Gamze Aksoy, Düzce’nin Gölyaka ilçesinde doğup büyümüş. O yıllarda, bu konuda hiçbir eğitimi olmamasına ve çocuk yaşına rağmen, elinin hüneri dolayısıyla, özel günlerde hep onun kapısı çalınmış. Daha ortaokuldayken çevresindeki kadınların saçlarını keser, makyajlarını yaparmış. Liseye geçeceği sırada ailesine düz liseye değil, kuaförlük eğitimi almasını sağlayacak bir meslek okuluna gitmek istediğini söylese de ailesi bu durumu onaylamayarak kızlarının üniversite eğitimi almasını istiyor. Gamze Hanım o dönemi kendi cümleleriyle şöyle anlatıyor:
“’Ben kuaför olmak istiyorum, beni kuaförlük okuluna yazdırın’ dedim. ‘Sus baban duymasın sakın’ dedi. Annemin ağzından çıkan ilk cümle buydu. Okumamızı istediler. Ben de o zamanki duygularımı bastırdım. Üzerinde de durmadım. Üzerinde dursaydım belki onlar da normal bir liseye gidip üniversite okuyayım diye ısrar etmezlerdi. Annem öyle bir şey söyleyince üstelemedim. Ama kendimi biliyorum içten içe. Elimin hünerini, yatkınlığını biliyorum. Bir şeyi görmem bile yetiyor öğrenmem için. Öyle bastırıldı kaldı.”
Annesinin isteği üzerine Gamze Aksoy, lise öğrenimine başlıyor. Parlak, gelecek vaat eden bir öğrenci… Liseden başarıyla mezun olmasının ardından üniversite sınavına hazırlanmak amacıyla dershaneye başlıyor. Lisedeki başarısı dershanede de devam ediyor. Gamze Hanım bu sırada şimdi eşi olan beyefendiyle tanışıyor. Beyefendi o zamanlar Düzce’de komiser yardımcısı olarak çalışıyor. Gamze Hanım beyefendiden öyle etkileniyor ki kendisi de polis olmaya karar veriyor. Bu sırada üniversite sınavına giriyor ve dershanedeki başarısını sınavda da göstererek yüksek bir puan alıyor. Ancak aklında tek bir şey var; polis olmak. Böylelikle Polis Akademisi’ni kazanıyor ve eğitimine başlıyor. Bir 14 Haziran günü Gamze Aksoy, çok severek, isteyerek Türk Polis Teşkilatı’nın bir üyesi olarak göreve başlıyor ve 15 yıl polis olarak görev yapıyor. Ta ki gerçek tutkusunu keşfedene kadar…
“Çok isteyerek, severek başladım polisliğe. Çok severek yaptım. Çok onurlu, şerefli bir meslek. Ayrılmış olmama rağmen hâlâ da böyle düşünürüm. Ama tabii çalışma şartları çok ağır. Geceniz gündüzünüz yok. Sürekli ek görevler geliyor. Plan yapma şansınız yok. Hafta sonu mutlaka bir ek göreviniz oluyor. Çocukların pazar günleri pikniği olurdu, bütün aileler aralarında plan yaparken ben her seferinde gelip gelmeyeceğimi ancak cuma akşamı söyleyebileceğimi açıklıyordum. Böyle plansız, programsız bir hayat. Bayramda çalışıyorsun, yılbaşında herkes eğlenceye gidiyor, sen çalışıyorsun. Zor bir meslek. Kutsal bir meslek, ama çok zor bir meslek.”
Polisliğin son yılları Gamze Aksoy için huzursuz ve mutsuz geçiyor. Kendi ifadeleriyle bu “plansız ve programsız hayat” onu iyice yoruyor. İş hayatındaki mutsuzluğu ister istemez eve de yansıyor. Derken Gamze Hanım bir sağlık problemiyle yüz yüze geliyor. Morton nöroma… Ayağındaki sinirde iyi huylu bir kitle keşfediliyor. Gamze Aksoy 2022 yılının Aralık ayında ameliyat olarak bu kitleyi aldırıyor. Hastalıktan kurtuluyor kurtulmasına, ancak uzunca bir süre kapalı ayakkabı giymemesi gerekiyor. Bu durum onu uzun süreli bir rapor almak zorunda bırakıyor.
Uzun yıllar yoğun tempoda çalışmaya alışmış her insan gibi o da bu süreci hiçbir şey yapmadan geçiremeyeceğini fark ediyor. Gamze Hanım’ı çocukluk tutkusuna geri döndüren süreç işte böyle başlıyor. Estetisyenlik kursuna gitmeye karar veriyor ve Leyla İnanır Güzellik Akademisi’nde eğitime başlıyor. Övgüyle söz ettiği Leyla İnanır’la da bu şekilde tanışıyor.
“Leyla Hoca bu sektörün duayeni. Onunla sohbet etmek o kadar hoşuma gidiyor ki. O kurs esnasında benim ufkumu açtı diyebilirim. Bana söyledikleri, telkinleri, önerileri… Leyla Hocayla her sohbet ettiğimde, ondan yeni bir şey öğrendim. Dışarıdan duyduğum tüm olumsuzluklara rağmen beni hep olumlu yönde etkiledi söyledikleri. O yüzden Leyla Hocama da buradan çok teşekkür ediyorum.”
Kursu bitirdiğinde Gamze Aksoy’un aklında bir güzellik salonu açma fikri iyice yer ediyor. Derken 2023 yılının Haziran ayında bugün işlettiği güzellik salonu karşısına çıkıyor. Salonu devralmaya karar verme sürecini Gamze Hanım şöyle ifade ediyor:
“Tereddütlerim vardı, kolay bir şey değil. Devlet güvencesindeki bir mesleği bırakıp da hiç bilmediğin bir alana adım atıyorsun. Ne olacağını bilmiyorsun. Ülke ekonomisi şu anda zaten bir iş kurmaya elverişli değil. Herkes güzellik salonu açıp kapatıyor, duyuyorsun. Ama gözüm kararmıştı, olumsuz yorumlara kapadım kendimi.”
Gamze Hanım bu süreçte en büyük desteği eşinden görüyor. Ailesi, başlarda ‘ya olmazsa’ endişesi taşısa da kızlarının kararını desteklemeyi ve ona güvenmeyi tercih ediyor. Meslektaşları, arkadaşları kararını olumlu yorumlarla karşılıyor.
Ve Polis Teşkilatı’na katıldığı günden tam 15 yıl sonra, yine bir 14 Haziran günü Gamze Aksoy, şimdilerde yüzlerce kadının oradan mutlu ayrılmasına sebep olan işlemlerin gerçekleştiği güzellik salonunu devralıyor.
Salonun içi çok eski ve bakımsız olmasına rağmen o; o gün, orada kendisine burayı güzelleştireceğine dair söz veriyor. Gamze Hanım’ın hünerli elleri güzellik salonun her bir köşesine değiyor. Her bir detayıyla kendisi ilgileniyor. İki ayın sonunda Gamze Aksoy Güzellik Merkezi, göz dolduran dekorasyonuyla faaliyetine başlıyor. Güzellik sektörüne adım atışını Gamze Aksoy şu sözlerle anlatıyor:
“Ben polisken de sektörün düzenli müşterisiydim. Şu an 38 yaşındayım. 30 yaşımdan beri düzenli botoks yaptırırım. Bu süreçte birçok olumsuzluk da yaşadım. Gittiğim bazı merkezlerde sırf bana işlem satabilmek için gereksiz, hiç ihtiyacım olmayan uygulamalar yapılmış. Şimdi işin bu tarafında olduğum için çok daha iyi anlayabiliyorum. O zaman satın aldığım işlemleri düşünüyorum da şu an bu yaşımda yaptırmam. Bu mesleğe başlarken en çok bu konuda kendime söz verdim. İnsanlara sırf işlem satayım diye asla ihtiyaçları olmayan bir şeyi önermeyeceğim diye. Hiç kimseye gereksiz yere vaat vermedim, vermeyeceğim.”
Yakınlarda Gamze Hanım, sosyal medyada akım olan bir videoyla, polislikten güzellik salonuna uzanan yolculuğunu paylaşıyor. Bu videonun yayılmasının ardından, Gamze Aksoy linç kültürünün karanlık yüzüyle karşılaşıyor. Son aylarda gündemi oldukça meşgul eden fenomenler soruşturması kapsamında güzellik salonlarına karşı oluşan önyargıdan o da nasibini alıyor. Çirkin iftiralarla, Dilan Polat benzetmeleriyle karşı karşıya kalsa da o, kendi bildiği yoldan, doğru olduğuna inandığı şekilde çalışmaya devam ediyor.
Kendi tecrübelerinden yola çıkarak şekillendirdiği etik anlayışıyla işlettiği salonunda kimseye, sırf para kazanmak için, sonradan düş kırıklığı yaratabilecek işlemler uygulamıyor Gamze Aksoy… Konuya yaklaşımını şöyle ifade ediyor:
“Gördüğüm olumsuzlukları işletmemde kesinlikle yapmamaya çalışıyorum. Mesela leke ve akne bakımları yapıyoruz; cildi soyan yosun peelingler uyguluyoruz. İşlemi satmadan önce danışanlarıma soruyorum; ‘2 saatte bir güneş kreminizi yenileyip kendinizi güneşten koruyabilecek misiniz?’ ‘Yapamam, dikkat edemem’ derse bu işlemi yapmıyorum. Çünkü daha fazla lekelenecek. Cilt soyulduğu zaman cildin ph değeri düşüyor. Ph değeri düşmüş bir cilt savunmasız bir cilttir. Korunmaya muhtaç bir cilttir. Yeniden sağlıklı bir cilt bariyeri oluşuncaya kadar bebeğe bakar gibi bakmamız gerekir o cilde. Yazın bu tarz bakımları yapmıyorum. Elbette ki hepimizin gayesi para kazanmak ama paradan daha öncelikli şeyler var. Ben mutlu insanlar kazanmak istiyorum.”
Gamze Aksoy Güzellik Merkezi’nde lazer epilasyondan cilt bakımına, saç çoğaltma işlemlerinden kalıcı makyaja güzelliğe dair her şey var. Faaliyetini bir yıldır başarıyla, kalitesinden ödün vermeden devam ettiren bu salon, şimdilerde ise Antalya’da bir ilke imza atarak şu sıralar oldukça trend olan kafa masajı uygulamasına başladı. Gamze Aksoy’un her bir ayrıntısını kendisi tasarladığı, içeri adım attığınız anda stresinizden arınmaya başladığınız masaj odasında, İrem Hanım’ın maharetli ve eğitimli ellerinde, rahatlatıcı bir kafa masajı deneyimi yaşamak isterseniz, bu salonu bir ziyaret etmenizi öneririz.