turkiyesaati.com'dan Buse Yeşil'in haberine göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan 1’inci derece arkeolojik sit alanı statüsündeki Phaselis Antik Kenti’ne bitişik konumdaki Bostanlık Koyu ile Cennet Koyu’nda, halk plajı ve günübirlik tesisler kurulması işinin, özel şirkete ihale edilmesiyle başlayan hukuki süreçte sona gelindi. TMMOB’a bağlı Peyzaj Mimarları Odası, Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası ve bölge halkının açtığı davalarda, hukuka aykırı olduğu savunularak, karara bağlı yapılan ihale işleminin iptali talep edilmişti.
KAMU DÜZENİNE AYKIRI
Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından alınan kararın ardından, ihalenin iptali için açılan davada bilirkişi heyetinin raporu mahkemeye sunuldu. Beş uzmandan oluşan bilirkişi heyetinin raporunda, 1. Derece arkeolojik sit alanı olan Phaselis'te uygulanan projeye ilişkin, ilgili mevzuat düzenlemesine ek olarak, planlama ve şehircilik kurallarıyla kamu düzenine aykırı olduğu vurgulandı.
Raporda ayrıca Alacasu ve Bostanlık koylarında bir uygulama imar planının bulunmaması ve yapılaşmanın tamamının sahil şeridinde yer almasına dikkat çekildi. Bilirkişi heyeti, "Uygulama imar planının bulunduğu bölgelerdeki sahil şeritlerinde, belirtilen mesafeler içinde hiçbir yapı ve tesis yapılamaz" görüşüne dikkat çekerek, standart mevcut planlama kurallarına aykırı olduğunu belirtti.
“BU TAHRİBAT NE ZAMAN DURACAK”
Davaya ilişkin Peyzaj Mimarları Odası Antalya Şube Başkanı Gülsüm Kıldan “6 Şubat’ta yaşadığımız büyük yıkımın açtığı yaraları sarmaya çalıştığımız günlerde inşaat çalışmalarına, teknik personel olmadan, hızla başlanan ‘Phaselis Antik Kenti Ören Yeri ve Bütünleyici Kıyı Alanı Çevre Düzenlemesi Yapım İşi’ için hem sahada hem de yargıda verdiğimiz mücadelede; dava için atanan bilirkişilerin verdiği görüşler davamızın lehine oldu. Bilirkişi heyetinin tespiti, projenin doğal yapıya, kültürel ve tarihi dokuya zarar verdiği yönündedir. Dava süreci lehimizde gidiyor olsa da, Bostanlı ve Cennet koylarında yürütülen işlerin tamamlanarak, koyların yoğun kullanıma açılmış olması, kaygılarımızın devam etmesine neden olmaktadır. Cennet ve Bostanlı koyları bu yaz günübirlik kullanıma açılarak, binlerce insan tarafından kullanıldı. Bu koylar da ateş yakılarak piknik yapıldı, sahile kadar araçlar sokularak tarihi dokuya, koyun asıl sahipleri olan bitki ve hayvanlara zarar verildi.Kamuoyunda taşan çöpler bahane edilerek, kamu yararına iyi bir şey yapılıyormuş gibi lanse edilen proje tamamlanıp günü birlik kullanımlar teşvik edilerek aslında yüzlerce endemik bitki türü, kara ve deniz faunasının yanında antik kentin kalıntılarına zarar verildi. Dava süreci devam ederken sahanın sanki sit alanı, milli park olma niteliği taşımadığı algısı sürmeye devam etmektedir. Bizleri kaygılandıran şey, davayı kazanan bilim ve kamu yararı olsa da kaybeden hepimiz oluyoruz. Bundan sonra konuşulması gereken şu; Bu tahribatı düzeltmek adına ne yapılacak? Bostanlı ve Cennet koyları içerisinde yapılan inşaat çalışmalarının doğal ve tarihi dokuya verdiği zararların tespiti yapılacak mı? Verilen zararların telafisi mümkün olacak mı? Taşıma kapasitesi hesapları yapılarak günübirlik kullanımlara sınır getirilecek mi? Milli park içerisinde ateş yakımı devam edecek mi? Açılan davaların kazanılması durumunda Bakanlık, bilimsel verileri görmezden gelerek; kamu yararı içermeyen rant projelerinin yapımına devam edecek mi?Bu tahribat ne zaman duracak? Peki şimdi Phaselis’e ne olacak?” dedi.
BAKANLIĞIN TEK AMACI KISA VADELİ KAR ETMEK
Davanın avukatlarından Tuncay Koç ise “Phaselis Alacasu ve Bostanli koylarinda Kültür ve Turizm Bakanlığının yaptığı günübirlik projenin ne kadar yanlış olduğu bilirkişi raporuyla ortaya konmuştur. Bakanlıgin bu rapora itiraz etme hakkı var. Ancak sonuca etkili olmaz. Mahkeme bundan sonra duruşma günü verecektir. Raporda Arkeolojik sit alanlarını bölen, yüzeye zarar veren projenin arkeolojik yönden sakıncalarını göstermiştir. Ayrıca insan baskısının daha da artmasıyla bölgenin flora ve fauna yönünden de zarar göreceği bellidir. Bu projede Bakanlığının kıyı kanunu hükümlerini de hiçe saydığı kanıtlanmıştır. Yapılan işlemlerle 2 koyun da florasına zarar verilmistir. Halkın, meslek odalarının ve çevrecilerin sesine kulak vermeyen Bakanlığın, tek amacının kısa vadeli kâr politikası olduğu açıktır. Bu projelerin bir an önce iptal edilmesini ve Bakanlığın bir daha böyle işlere girmemesini temenni ediyoruz. Bakanlık burada sadece turizmden para kazanmayı öne çıkarmıştır. Amacın doğa ve arkeolojik alanı korumak olmadığı açıktır. Milli park ve sit alanına bu projeyi düşünmek bile suçtur. Yürütmeyi durdurma kararından sonra da alanda işlem yapılmıştır. Suç duyurusunda bulunulmuştur.” diye konuştu.